1 Nisan 2015 Çarşamba

geçmiş peşini bırakmazsa yaz o zaman..

tüm geçmiş yazılarımı topladığım kırmızı renkli defterimin kayboluşuna serzeniş..

ruhun acıkır ama gecenin uygunsuz vaktidir hep yemek yemek için,

bu yüzden sabahı bekledim belkide,


iç sesler  arasında öz sesimi kaybettim,sesimi bulmak istedim, içerde dudağını büzmüş ağlamaklı çocuklara ekmek, balon,şeker,çikolata vesaire dağıtmak isteği ile bir taşım içsel kaynamak,vicdanımı kurcalamak, ,tadı damağımda kalmış ve popüler olduğunu düşündüğü için yayınlarına son vermiş şizofrengi dergisini tekrar okuyup sayfalardaki eskimiş  izleri aramak istedim.

öyle ya şizofrengi bana İstanbulu,okuldan çıkıp maçkadan yürüyerek indiğimiz Beşiktaş sahilini,arkadaşlarla ders çalışma bahanesi ile biraraya geldiğimiz hırka-i şerif manzaralı teras sohbetlerimizi,martıların ağlamaklı seslerini,taksimde büyükparmakkapı sokaktan aldığım sarı sayfalı eskimiş kitapları,çalışıp ilk paramla aldığım ilk fotoğraf makinem maşuk’u,vapurdan el salladığım yaşlı balıkçı amcayı,istiklal caddesinde yürüdüğümüz bahar günlerini, yurdun terasından  seyrettiğim  okulun bahçesinde teneffüse çıkmış bağrışan çocukları, okuldan çıkıp çalıştığım papirüs dergisine koşarak gittiğim öğleden sonralarını, yurt günlerimi,sık sık otobüse binip terkettiğim İstanbulu, kavuştuğum Ankarayı, hala aynı anılarda konuşup güldüğümüz dostlarımı,bir sokağın sonundan beni karşılayan deniz parçasını görmeyi özlettiriyor.



özlemlerim ne kadar organik ve somut kendilerinden bahsetmemden hoşlanır gibiler.

ruhun en dışlanmış rahatsızlığı şizofreni ile tenin en dışlanmış rahatsızlığı olan frenginin biraraya gelmesiydi bu dışlanmış hisler toplamı, tatlı bir süreli birliktelikti ve dışlanmış bir sürü söylem, kuşkudayım, okuduklarımı biriktirdim ama koruyup saklayamadım,İstanbul aromalı anılarımı.

Kimdi lacivert leylak öykülerin sahibi??..kim vermişti o kitabı bana,kim yazmıştı; adı sema.. hiç ulaşamadım,belki kafka nın minnacık evinde saklanmış kendini dinleyip yazı yazıyor,ne şekilde intihar ettiği pek anlaşılamamış Virginia nın dalgaları arasında kaybolmuş kendine koşuyordu belkide, sanırım ben gördüm. 

Neyse kısa kesmeliyim, anoktazim yok. sadece bir dostum geldi sohbet ediyoruz işte söyleminin tam içerisindeyim o kadar..



                                                                                                               yün bereli penguen









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder