27 Aralık 2018 Perşembe

kibritçi kızdan çalmak





Kış güzeldir,nesi güzeldir,kar yağarken kafanı gökyüzüne kaldırıp gözlerini kapatmak, ağzını kocaman açtığında diline rastgelen  soğuk karın  tadı, cesaretin varsa sırt üstü boylu boyunca kara uzanmak, karın içine hapsolan sesleri dinlemek, seslere doğal yalıtım, ince bir sicim gibi kapladığı ağacın dallarından kuşların silkelediği kar tozlarının altından geçmek,ağaçları huşuyla seyretmek, tatillikler, dışarı çıkamadığın için market yada bakkaldan alınması gerekenleri düşünerek sıkılmak incecik, kızarık burun ve yanaklar, soğuğun deride çizdiği ince kırmızı damarlar, ıhlamur içmenin yumuşak hissi, durmadan akan burunlar, daha çok oynamayı isteyip, ayak parmak uçlarına kadar ıslanmış olmaktan mütevelli eve dönmen gerektiğinin acele hissi (ne kadar çok an' da kalmak istesende), uygun kelimeleri bir araya getirmekte zorlanan uyuşuk dudaklar ve ağzından çıkan 'hebebe' şeklinde peltek konuşmalara rağmen.

Sevmediklerim de var tabi. Açıklaması zor  ifadeleri süslü püslü anlatacak ve bundan keyif alacak değilim, tadı yok çünkü.

Kış için nostaljik, sevgi sersemi edecek ifadeler gelmiyor çoğu kez zihnime. Bir türlü ısınamayan el ve ayaklar, çaresizlik, başı belli, sonrası belli yokluk. Bizi hiç bir araya getiremeyen kış onun adı. Karla gelen beyaz masum güzellik hüzün oluveriyor. Evet hüzün  var. İnsanlar ve yaşamlar arasındaki inişli çıkışlı yokuşlar, empatiler, geçmiş yaşanmışlıklar, çocukluğundan paçana yapışmış  hatıralar çıkıveriyor  uyuduğu yerden. Öyle sessizce bekliyor.
































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder