Kanlıca tepesinde görüşürüz belki ordan ver elini portakal
bahçelerine veyahut şanzelizeye
Ellerine mitralyöz giyinmiş adamlar bize bakıyor
görüyormusun
Kaldırımlar eskilerden kalma oyuncak parçaları
nehir olmuş akıyor yavaştan
Bir kitapçıya girelim belki,
kitap okur dünyalarımızı değişiriz bi süreliğine
Arkanda bir genç kadının cesedi, henüz ölmüş, taze ve sıcak,
yarı açık gözleri hiç birşey anlatmıyor yine de sanırım ağlıyor sessiz
dudağının ucunda yitirmiş son kelimesini
dudağının ucunda yitirmiş son kelimesini
Acısına ağıt yakan bir adam kadınına türkü söylemek istiyor
usulca ellerini almış avuçlarının arasına karşı kaldırımda
Deli kızın türküsü bu
Siyah giyimli adamlar tutuyor ensesinden geçit vermiyor kendince öylece salınan düşünce
dizinlerine
Ellerimiz kelepçeleniyor birbirine dolanarak
Gördüm
kelepçeyi kitapçıdaki o adam taktı ellerimize mutluyken
Nehre kapılıp kendimizi bir çocuk parkında buluyoruz
Salıncakta sallanıyoruz çocukluk kahkahaları atarken
Salıncakta en yükseldiğim andaki duygu bana yaşamı anlatıyor ucundan kıyısından
Sonrasını bilmemek merak edip istemek duygusu
Duygularımız salıncak gibi
bir merkezin içinde sağa sola savruluyor
bir merkezin içinde sağa sola savruluyor
çokça dalmışken ve biraz mutluyken
Kaybediyorum seni
Etrafta delice koşturuyorum
yalnızlığımdan korkuyor adını bağırıyorum
bir ses susmamı
bağırıyor
koşuyorum
oyuncaklara takılıyor ayaklarım düşüyorum, binalar yıkılıyor
birbirleri üzerine
ağaçlar dimdik
ağaçlar dimdik
ağaçların ağlamaklı fısıltılarını duyuyorum
'uyaaaan
ensende bir soğuk silah..'
'uyaaaan
ensende bir soğuk silah..'
sağır eden bir ses
düşmek
bu bir rüya bilmek, gerçekliği yok hiçbirşeyin yanılsama
herşey
adını konuşmak tekrar
yoksun
bir sinemaya girmek, filmde sen
50'li yıllardan bir şapka var elinde
bir çift dantel eldiven veriyorsun sevdiğin kadına
50'li yıllardan bir şapka var elinde
bir çift dantel eldiven veriyorsun sevdiğin kadına
acı bedenimi ısıtırken artık ne çare
eski zamanlarda bir filmdeyim
fısıldıyorum ismini.
yün bereli penguen