sıradansın; su içtiğim
bardak gibi sıradan, kirpiklerime sürdüğüm rimel gibisin ama sıradan bakışlarıma
sevgi katanından, hergün giydiğim ayakkabım gibi sıradan..itiraf ediyorum ne
var ki bunda bende sıradanım;
özlemek daha da sıradanlaştırıyor beni
ama yalınlaşıyorum biraz daha, bir nevi özgünleşiyorum belki, özgül ağırlığım
artıyor, ruh dediklerine göre 21 gram,ölüm dedikleri ruhun çekilmesi 21
gram.sular çekiliyor, ruh bedenden gidiyor, sular kuruyor, özgül ağırlık
netleşiyor brütten artarak. bu gerçek bile ne kadar sıradan. gittikçe
olağanlaşıyor duygularım, aramızda olan
en kuvvetli şey susma saatleri, konuşmak zorunlu kılınıyor, işte o zorunluluğu
hissettiğin anda sıradanlaşıyor herşey, yalnız kalmak istiyorsun, tek
başınalığın içinde yalnızlıkta çok sıradan, düşünüyorum da esas zevkli olanı
gürültünün içinde hissedilen yalnızlık olsa gerek.
'ama üzülmemelisin.'
‘sen zaten’.
'ama üzülmemelisin.'
‘sen zaten’.
‘O kadar güzelsinki’.
‘güzelsin çünkü sana
duyduğum derin bir aşk var. gel bak kendine
gör kendini istersen, gözlerimle gör, ruhumda
oyalanacak birtakım uğraşlar edin bir süreliğine. işte o vakit anlayacaksın
beni’ der echo ..
Narcissus rahatsız
edici susma saatleri gibi aynı, hep susar, kendinde görür sanki tanrıyı ama çok
eksiktir tanrıdan..
Tevazusu yoktur, merhameti
ise hiç
ne zanneder kendini.
Öyle sıradandır ki,
zavallı echo kendi
aynasından bakar ona, kendi yansımasıdır aslında aşık olduğu.
Sıradansın bardak gibi
sıradan, kirpiklerime sürdüğüm rimel gibi sıradan, ayakkabımsın benim sadece.
Bir kedi düşün iki ayna
arasında, binlerce kedi oluverdi şimdi. peki ama hangisi gerçek hangisi yanılsama
şimdi. gerçek kediyi bulsana bana, sen gerçek kediyi gördüğün kadarsın ben ise
hangisini seçtiğim. çık kendinden narcissus, sular
çekildi, göremezsin artık kendini, 21 gram hafifsin de artık, bu hafifleme senin
gerçeğin olur belki.
Ben echo, sesinin
yansımasıyım şimdi.
yün bereli penguen